Hatırası Türk Milletinin Vicdanına Gömülen Büyük Şahsiyet: Talat Paşa

Tarih sahnesinde bazı isimler vardır ki; yaşadıkları dönem kadar, sonraki yüzyıllarda da adından söz ettirirler. Enver Paşa ile silahdaş, Cemal Paşa ile kaderdaş, Ziya Gökalp’le ülküdaş olan Talat Paşa; halkın içinden çıkıp bir imparatorluğun yönetimine uzanan dikenli bir yolu adımlamış, ardından da Berlin sokaklarında vurularak şehadete yürümüştür. O, Osmanlı Devleti’nin son güçlü sadrazamı; İttihat ve Terakki’nin aklı ve Mehmet Talat Paşa’dır.
1874 yılında Edirne’nin Hacıilbey Mahallesi’nde, mütevazı bir ailenin çocuğu olarak doğdu Talat. Ne saraylıydı ne de paşa oğlu. Zekâsı onu öne çıkardı, karakteri ise mücadeleye itti. Rüştiyeyi bitirince telgraf memurluğuna başladı. Balkanlar kaynarken, imparatorluğun damarları kururken, o her geçen gün daha çok millî bir şuurla yanmaya başladı.
İstanbul’un politik zemininde yer altı çalışmaları sürerken, Talat; Jön Türk hareketine ruh verenlerden biri oldu. Enver Bey silah kuşanırken, Talat kalemini ve zekâsını kuşanmıştı. Edirne mebusu oldu. Giderek yükseldi; İçişleri Nazırı, sonra da sadrazam.
Ama bu sadece bir yükseliş değil; aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin en zorlu dönemlerinde yapılan en cesur hamlelerin de habercisiydi.
Talat Paşa, Birinci Dünya Savaşı’nın çelik pençesinde parçalanan bir imparatorluğun sadrazamıydı. Ordular cephedeydi, cephe gerisi açlık ve isyanla kavruluyordu.
1918’de savaşın mağlubiyetle sonuçlanması sonrası, Talat Paşa yurt dışına çıktı. Bir sığınmacı gibi değil; başı dik bir vatan evladı gibi gitti. Berlin’e yerleşti. Ancak kaçmadı. Yazdı, düşündü, planladı. Türk milletinin ayağa kalkacağını biliyordu. Mustafa Kemal’in Anadolu’da yaktığı kurtuluş ateşini destekledi. Bir yandan da yeni Türkiye’nin temelleri için Avrupa’da çalıştı. Fakat biliyordu ki, bu fedakârlıklar kolay affedilmeyecekti.
15 Mart 1921 sabahı, Berlin sokaklarında yürürken bir Ermeni tarafından sırtından vuruldu Talat Paşa. Devletin eski sadrazamı, imparatorluğun bir zamanlar en kudretli adamı, gurbet ellerde kanlar içinde yere yığıldı.
Ama bu bir son değildi. Türk milleti onun cenazesini bağrına bastı. 1943 yılında, II. Dünya Savaşı’nın ortasında, Türk devleti Talat Paşa’nın naaşını Berlin’den alıp İstanbul’a getirdi. Onun bedeni İstanbul’daki Abide-i Hürriyet Tepesi’nde toprağa verildi ama hatırası Türk milletinin vicdanına gömüldü.
Talat Paşa, sadece bir siyasi figür değildir. O, bir çağın yükünü omuzlayan; düşmanla cephede değil, karar masasında savaşan, kalbi yurt sevgisiyle atan bir fikir adamıdır. Cumhuriyet’in öncesindeki son büyük devlet adamı olarak, Mustafa Kemal’in mücadele ettiği zemini hazırlayanlardan biridir.
Tarihler geçer, yargılar değişir; ama milletler, cesaretle sorumluluk alan adamları unutmaz. Talat Paşa, böyle bir adamdır.
Talat Paşa; bir milleti diriltmeye çalışırken vurulan, şehitlik mertebesiyle şereflenmiş bir sadrazamdır. Onun hikâyesi, Osmanlı Devleti’nin son nefesi; Türkiye Cumhuriyeti’nin ise ilk harcıdır.
Soner Demir
CƏMİYYƏT / YAZARLAR / REDAKTOR SEÇİMİ
Tarix: 12-07-2025, 19:34